HANTEK EDEBİYAT DERGİSİ SAYI : 2
  15
 

HANTEK EDEBİYAT DERGİSİ
 
KALDIRILAMAYAN HAYAT

Gün soğuyordu. Güneşin cılız ışınları ardında kalan ağaçların yaprakları dört bir yana savrulmuş çöpçüler tarafından temizleniyordu…
Savunmasız bir çocuk gibi yürüyordum kaldırımlarda…
O gün, yürüdüm yürüdüm yürüdüm yürüdüm yürüdüm. Aklımda ki sorulara bir türlü cevap bulamamıştım.
Hayat geçip giderken zamana dur diyememenin burukluğuyla hastanenin bahçesinden içeriye girdim.
Kapıda duran güvenlik görevlileri artık beni tanımış olduğundan önemsemiyorlardı. Rekafatçi kartıma bakmıyorlardı aksine o kadar hafızalarına kazınmıştım ki geçen gün yoğun bakımdan ameliyathaneye yetiştirilirken babamı. Adeta acıyorlardı bana…
***
Önce bazı evrakları hazırlamam gerekiyordu. Hazırladım sağolsun doktor beyler yardımcı oldu. Morgun soğuk odasına girdiğimde. Dolapları andıran ceset fırınlarıyla karşılaştım. Sonra adını sordular, adını söyledim rahmetli babamın… Kapakları açtılar soğuk tenine elimi değince irkildim. Hiç giremem sandığım o soğuk diyara nasılda girmiştim…
***
Ambulansa yerleştirdik! Kardeşim ve amcam ambulansla ben akrabalar ve garip anacağım kendi minibüsümüzle memleketimize geliyorduk
Sapanca civarlarındaydık sıcak baş göstermişti… Ambulans babamı şehir merkezinde ki hastaneye götürecekti. Malum sıcak havalardan dolayı cesedin kokmaması gerekiyormuş.
***
- 2 Saat Sonra –
Dışarıda toplanmış bir sürü tanıdığım tanımadığım insan vardı. Kadınlar ağlıyor çocuklar ise oyun oynuyorlardı bir an onlara kızdım daha sonra gülümsedim.
İnsanların kimi, babamdan bahsediyorlardı kimi ise bize acı acı bakıyorlardı. Gözlerim doldu…
Hoca efendi geldiğinde herkes ellerini açmış dualar etmeye başlamıştı.
Sıcak baya baya etrafı kızdırmıştı. Babam buzu çözülmüş balık gibiydi artık. Zaten ikindi namazına yetiştirmek için doğruca köyümüze gitmemiz gerekiyordu. Cenaze aracı çoktan gelmişti…
Cenaze aracına amcamla beraber binmiştim. Gözümden yaşlar adeta süzülüyordu ne ben amcamın tarafına bakabiliyordum. Ne de o…
İşte o an babamın tabutuna bakarak bir yolculuğa çıkmıştım sanki…
***
Köye nasıl geldiğimiz anlamamıştım. Tabutu araçtan indirdik musallanın üzerine koyduk. O an kardeşimle sanki mahşer gününde sırattan geçiyor gibiydik. Hayal gibi daha 45’ndeydi babam. Herkes ‘ ALLAH SABIRLAR versin diyordu. İçimden ağlamayacaksın ağlamak yok dik duracaksın diyordum. Beynim zonkluyordu adeta sol gözüme iğneler batıyordu.
Ama ağlamadım!
***
Namazı kılınınca hemen koşmaya başladım babamı ben indirmeliydim mezara yanıma daha sonra kardeşim ve amcam indi. Babamın vasiyeti yerine gelmiş oldu böylece. Onu iki tosunu indirmişti sonsuz yatacağı yere.
Daha sonra helva ekmek dağıtıldı oradaki cemaate. Bende hayrına yedim bir tane… Ve arabaya bindiğim gibi evime geliyordum artık…
Hiç bu kadar özlememiştim evimi…
****
Eve vardığımda içeriye girdim annemin yanında kadınlar vardı annem ölmüş gibiydi. İçeriye girdiğimde gözlerimi hastanede açtım.
Meğer bayılmışım. Doktor dedi -eee ağlamasan böyle olur tabi…
Doktor gittiğinde biraz yemek yedikten sonra arkadaşlarımın yanına çıktım sağ olsunlar hiç biri yalnız bırakmadılar…
***
Bugün annem cebime para iliştirdi. – Pirinç ve tavuk alacaksın dedi. Unutmuşum tam bir yıl olmuş. Aslında unutmadım! Sadece zamandan soyutlandım sanki bir yıl bana 10 yıl gibi gelmişti. Kendimi yaşlı hissediyordum saçlarımda epey dökülmüştü. Tüm bu yaşadıklarımın arasında canım kadar çok sevdiğim herşeyim dediğim sevgilim olmasaydı acaba ben nasıl üstesinden gelirdim. Tüm bu yaşadıklarımın.
İşte kontağı çevirdim son kez söylediğin parçayla… Bu virajda son kez yüksek hız yapıyorum.
Merhaba babam! Tut hadi ellerini karayağızının!

Sezer ÇALIŞKANOĞ
(ANLATMAYA KELİMELER YETMEZ Adlı Kitabından Bir Bölüm)

Sayfalar
 

 

 
 
 

Anasayfa | Künye | Ürün Gönder
HANTEK EDEBİYAT DERGİSİ @ 4 Ocak 2009 - HENDEK 
[ Tüm hakları saklıdır]

 
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol